Bir Şiir

Beğendiğiniz uçurtma resim ve videoları burada bizimle paylaşabilirsiniz.
Post Reply
User avatar
Halit
Site Admin
Posts: 3767
Joined: Fri Sep 17, 2004 9:29 pm
Location: Bahçeşehir/İstanbul
Contact:

Bir Şiir

Post by Halit »

Bırakın uçsun uçurtmalar
Tek sahipleri çocuklar olsun
Tutsunlar ellerinden çocukların
Birlikte özgürce koşsunlar alabildiğince
Hiç yarışı olur mu en güzel uçurtmanın
En güzel uçurtma çocuğun kendi yaptığı, emeğini yüreğinde sakladığı uçurtma..
Varsın çarpık, çurpuk olsun,
ve tüm hayallerini yüklediği üzerine…
Ve kuyruğuna bindiği hayalleriyle
Ve bir an cenneti bulduğu yüreğinde, uçurtması yüzerken göklerde…

Sakine Eruz / Kastamonu
http://www.ucurtmaplanlari.com
User avatar
Ziya
Posts: 1060
Joined: Thu Sep 16, 2004 3:18 pm
Location: İstanbul
Contact:

Re: Bir Şiir

Post by Ziya »

Çok anlamlı, oldukça duygu yüklü.. Teşekkürler. :)
Ziya
www.turkucurtma.com

Image

İstikbal Göklerdedir
M. Kemal ATATÜRK
User avatar
Spectre
Posts: 1339
Joined: Sun Oct 03, 2004 11:57 am
Location: Bahçelievler, Ankara
Contact:

Re: Bir Şiir

Post by Spectre »

Paylaşım için teşekkürler.
İyi Rüzgarlar,
Ferruh Bayşu
http://www.ucurtma.org

Image
User avatar
Halit
Site Admin
Posts: 3767
Joined: Fri Sep 17, 2004 9:29 pm
Location: Bahçeşehir/İstanbul
Contact:

Re: Bir Şiir

Post by Halit »

Şiiri yazan şairimiz Sakine Hanım kendi web sitesi aşağıdaki linkte.

http://www.sakine-eruz.com

Sitesinde okuduğum bir söz

Dünyanın hayrı, şerriyle ikizdir; faydası zararı ile yoldaş olarak yaratılmıştır. İnsan ise, aklının derecesine göre iyilik veya kötülüğe meyledecek kabiliyettedir. Bu nedenle herkes, bu kabiliyeti gereğince iyiler zümresine dahil olabilmek için gücünün yettiği derecede bir eser ortaya koymak durumundadır.
http://www.ucurtmaplanlari.com
User avatar
Altan
Site Admin
Posts: 3734
Joined: Tue Sep 14, 2004 9:17 pm
Location: İstanbul / Küçükçekmece
Contact:

Re: Bir Şiir

Post by Altan »

Halit wrote:gücünün yettiği derecede bir eser ortaya koymak durumundadır.
Altan Güvenni
Uçucu madde bağımlısı.
User avatar
Halit
Site Admin
Posts: 3767
Joined: Fri Sep 17, 2004 9:29 pm
Location: Bahçeşehir/İstanbul
Contact:

Re: Bir Şiir

Post by Halit »

Sakine Eruz'dan

Biliyor muydunuz, Göktürkler dini metinleri kendi dillerine çevirirken cennet için uçmak sözcüğünü kullanıyorlar... Uçurtma metnini yeni öğrendiğim bilgiler ışığında yeniden yazdım. Arzu edenlerle burada paylaşıyorum... Her yeni bilgi geldiğinde metnin rengi değişiyor... bir tutam yeni bilginin ve yeni deneyimin rengini alıyor her metin....

Uçurtmasız okullar

Şimdi bir okul var orada, Çamlıca’ya giderken, kocaman şık bir okul… uçurtmaların uçurulmadığı bir okul…
Bundan kırkbeş yıl önce o okulun olduğu yamaçlardaydık, annem, babam ben ve minik kardeşim. İlkin Çamlıca’cın eteklerindeki çayırlarda papatya toplamaktı amacımız. Sonra rüzğarı keşfettik… Çıtaları babam ya da büküm birleştirdi, üzerine saydam renkli incecik uçurtma kağıtları geçirdik.. Altı köşeğen bir uçurtmaydı uçurtmamız, çıtalarla eşit üçgenlere bölünmüş altı üçgen, kıpkırmızı… Upuzun kuyruğu ise sarı, kırmızı, yeşil, mavi bükülüp güzelce iliştirilmiş kağıtlarla süslüydü … tüm gökkuşağı renklerindeydi minik kardeşimin uçurtması. Minik kardeşimin kuyruklu uçurtmasını arabaya koyduk, büyük bir özenle; ve upuzun kuyruğu dolaşmasın diye kaygılandık ve onu incitmeden Çamlıca’nın yamaçlarına getirdik

Eşim anlatıyor, bundan yaklaşık elli yıl önce Göztepe’yi arıyormuş, Bağlarbaşı’nda sormaya başlamış, demiş ki, birisi, işte şu tarlalardan dümdüz git varırsınız Göztepe’ye. Benim genç kızlığımda da uçurtma uçurduğumuz tepeden her yer görünürdü papatyalar arasından…
Sonra uçurttuk uçurtmayı, göğe bakıyorduk muttasıl, masmaviydi gökyüzü, balkırıyordu uçurtmanın kuyruğu… kıvrak, kıvrak, oynak oynak, Tarçın’ın kuyruğu gibi bir o yana bir bu yana hareket ederek. Minik kardeşimin elindeydi uçurtma ipinin bir ucu, bazen de kıyıp veriyordu bize ipin ucunu, öteki ucunda uçurtma bağlıydı, öyle kaçıvermesin elimizden diye, yamaçtan aşağıya doğru koşuyordu Mehmet minik bacaklarıyla, sonra bayır yukarı çıkmaya çalışıyordu, ki uçurtma yüzmeyi sürdürsün gökyüzü denizinde…

Artık İstanbul’un yamaçlarına ne uçurtmalar ne de kuşlar konamıyor… gerçi haksızlık etmeyelim kimlik göstermeden kapıdan girilmesi yasak olan gökdelen ve “villa” ya da “site”lerin bahçelerinin kenarlarındaki elektrik direklerine takılı, tek, tük zavallı uçurtmaları görmek olanaklı... ama bu kez de onları uçuran çocuklar yok, yetim kalmış uçurtmalar. Ve öyle tellerde biçare sallanan uçurtmalar dış cepheleri görkemli okullara, gökdelenlerin alt katlarına ve göremli “villalara” bakıyorlar… Çocuklarla uçurtmalar bir türlü buluşamıyor artık İstanbul’da. Oysa biliyorum, bilgisayarda onca oyun var, uçurtma oyunu da vardır herhalde diye düşünüyorum, belki de o sahte evrende buluşuyordur çocuk dokunamadığı, yanı sıra koşamadığı, rüzgarı saçlarında hissetmediği uçurtmalarla…

Her zaman umut var diye bir yazı yazmıştım birkaç yıl önce bir yılbaşında (http://www.kastamonupostasi.com/kposta3 ... &cid=21180) duydum ki, biri bir uçurtma müzesi kurmuş… … Uçurtma müzeye düşerse ne olur diye düşünmeye devam ettim ve umut var mı, varmış gibi mi yapılıyor diye düşünmeden edemedim… Kitabın müzeye konması gibi bir şey aslında uçurtma müzesi de diye geçti aklımdan bir an, ve aklıma Marie Luise Kaschnitz’in yetmişli yıllarda yazdığı “Son Kitap” başlıklı kısa öykü geldi :
“Çocuk bugün okuldan geç geldi eve. Müzedeydik, dedi. Son kitabı gördük. Ansızın gözlerim oturma odamızın duvarına kaydı, bir zamanlar boydan boya kitaplarla kaplı duvara. Şimdi ise bomboştu, bembeyaz ve bomboş. Artık teelvizyonun üç boyutlu görüntülerinin yansıdığı bembeyaz bir duvar. Evet, dedim, yüreğim titredi. Nasıl bir kitaptı? İşte, öylesine bir kitap, dedi çocuk. Kapağı vardı, sırtı vardı, bir de sayfaları vardı. Pekiyi, içinde ne vardı? diye sordum. Ne bileyim, dedi çocuk, dokunmak yasaktı. Camın altındaydı. Hay Allah, dedim. Çocuk ise çoktan televizyonun düğmelerine koşmuştu, düğmeleri çeverdi. Bomboş, bembeyaz duvar canlanmaya başladı. Duvarın üstünde bir fil sürüsü nehrin sığ bir yerinden karşıya geçiyordu. Fillerin ağır gövdeleri altında çamurdan çıkan sesler yankılanıyor, fil çobanlarının çığlıklarına karışıyordu. Çocuk halıya oturmuş bu koskocaman hayvanları nefesini tutarak izliyordu. Ne olabilir ki, öyle bir kitapta zaten, diye mırıldandı.”
Müze ölü olmamalı diye düşünmeye devam ettim, interaktif olmalı…. Öğrenciler gelecekler o müzeye, uçurtma yapacaklar, sonra da gidip uçurtma uçuracaklar… İyi, hoş da, İstanbul’da nerede uçuracaklar uçurtmalarını… kalmadı ki bir yer… ve çoktan seçmeli, bölük, pörçük gerçekten uzak testlerle zihinlerini karıştıran soruları yanıtlamaktan ne zaman vakit bulacaklar unutturuldukları el becerilerini kullanmaya, uçurtma yapmaya… Bir dostum yazmış face’de, gitmişler o müzeye, sonra da çocuklarla uçurtmalar yapıp uçurtmuşlar Kuzguncuk’un korumak için yıllardır direndikleri yeşilliklerinde. Başka bir dostum bir uçurtma kulübünden bahsetmiş…. Binbir renkli uçurtmanın yapılıdığı, uçurtmaların birlikte uçurulduğu bir kulüp… Demek ki, her zaman umut var…
Ancak en son da Bağlarbaşı’nda göçmen kuşların konduğu yeşil alana kocaman bir site yaptılar, artık patır patır düşüyor kuşlar boğazı geçemeden, durup orada bir tutam dinlenemeden. Belki de uçurtmalar takılmasın yorgunluktan patır patır düşen göçmen kuşlara diye yoktur artık uçurtma uçuracak alanlar İstanbul’da…
Oysa biliyorum Kastamonu’da her yıl uçurtma bayramları yapılıyor… Ama yine de kız çocukları üniversiteye gönderilmiyor, korkuyor anne babalar, uçurtma olup havalanırlar ve elimizden kaçıverirler, birey olurlar ve köyde bedava çalıştıracak kimse bulamayız diye… keza okumaktan pek hoşlanmayan oğlan çocukları da öyle….

Halit bey istedi bu yazıyı benden, yazarken ne kadar çok şey öğrendim, ama neşeli bir uçurtma yazısı olamadı. Nasıl olsun ki, ülke ve dünya koşullarına göre yerelleşiyor her metin… Hüzün, kaygı uçurtmaya da ulaşıyor… yine de rengini koruyor uçurtmalar ve yüreğimize umut serpiştirmeye devam ediyorlar çocuklarımızla uçurtma yaptığımız, ve bir tutam yer bulabildiğimiz sürece uçurtma uçurtmak için…. Bu arada biliyor muydunuz, Göktürkçe’de uçmak cennet anlamına geliyor….

Bırakın uçsun uçurtmalar
Tek sahipleri çocuklar olsun
Tutsunlar ellerinden çocukların
Birlikte özgürce koşsunlar alabildiğince
Hiç yarışı olur mu en güzel uçurtmanın
En güzel uçurtma çocuğun kendi yaptığı, emeğini yüreğinde sakladığı uçurtma..
Varsın çarpık, çurpuk olsun,
ve tüm hayallerini yüklediği üzerine…
Ve kuyruğuna bindiği hayalleriyle
Ve bir an cenneti bulduğu yüreğinde, uçurtması yüzerken göklerde…

Sakine Eruz

.
http://www.ucurtmaplanlari.com
User avatar
Ziya
Posts: 1060
Joined: Thu Sep 16, 2004 3:18 pm
Location: İstanbul
Contact:

Re: Bir Şiir

Post by Ziya »

Halit Bey, söylemek istediğim şeyler kelimelere sığmaz. Sakine Hanım'a bu güzel yazıyı yazdığı için, ayrıca bu yazının burada yer almasını sağladığınız için size, çok teşekkür ederim.
İrtibatınız varsa, Sakine Hanım'a teşekkürlerimi ve saygılarımı iletirseniz çok memnun olurum.

Yazının bu bölümünü alıntı yapmadan geçemedim.
Başka bir dostum bir uçurtma kulübünden bahsetmiş…. Binbir renkli uçurtmanın yapılıdığı, uçurtmaların birlikte uçurulduğu bir kulüp… Demek ki, her zaman umut var…
Ancak en son da Bağlarbaşı’nda göçmen kuşların konduğu yeşil alana kocaman bir site yaptılar, artık patır patır düşüyor kuşlar boğazı geçemeden, durup orada bir tutam dinlenemeden. Belki de uçurtmalar takılmasın yorgunluktan patır patır düşen göçmen kuşlara diye yoktur artık uçurtma uçuracak alanlar İstanbul’da…
Oysa biliyorum Kastamonu’da her yıl uçurtma bayramları yapılıyor… Ama yine de kız çocukları üniversiteye gönderilmiyor, korkuyor anne babalar, uçurtma olup havalanırlar ve elimizden kaçıverirler, birey olurlar ve köyde bedava çalıştıracak kimse bulamayız diye… keza okumaktan pek hoşlanmayan oğlan çocukları da öyle….

Halit bey istedi bu yazıyı benden, yazarken ne kadar çok şey öğrendim, ama neşeli bir uçurtma yazısı olamadı. Nasıl olsun ki, ülke ve dünya koşullarına göre yerelleşiyor her metin… Hüzün, kaygı uçurtmaya da ulaşıyor… yine de rengini koruyor uçurtmalar ve yüreğimize umut serpiştirmeye devam ediyorlar çocuklarımızla uçurtma yaptığımız, ve bir tutam yer bulabildiğimiz sürece uçurtma uçurtmak için…. Bu arada biliyor muydunuz, Göktürkçe’de uçmak cennet anlamına geliyor….

Bırakın uçsun uçurtmalar
Tek sahipleri çocuklar olsun
Tutsunlar ellerinden çocukların
Birlikte özgürce koşsunlar alabildiğince
Hiç yarışı olur mu en güzel uçurtmanın
En güzel uçurtma çocuğun kendi yaptığı, emeğini yüreğinde sakladığı uçurtma..
Varsın çarpık, çurpuk olsun,
ve tüm hayallerini yüklediği üzerine…
Ve kuyruğuna bindiği hayalleriyle
Ve bir an cenneti bulduğu yüreğinde, uçurtması yüzerken göklerde…

Sakine Eruz
Ziya
www.turkucurtma.com

Image

İstikbal Göklerdedir
M. Kemal ATATÜRK
User avatar
Altan
Site Admin
Posts: 3734
Joined: Tue Sep 14, 2004 9:17 pm
Location: İstanbul / Küçükçekmece
Contact:

Re: Bir Şiir

Post by Altan »

Ne diyeceğini bilemiyor insan. En iyisi becerebildiğimiz kadarı ile uçurtma yapma ve uçurmak olsun.
Altan Güvenni
Uçucu madde bağımlısı.
User avatar
Ziya
Posts: 1060
Joined: Thu Sep 16, 2004 3:18 pm
Location: İstanbul
Contact:

Re: Bir Şiir

Post by Ziya »

Altan wrote:Ne diyeceğini bilemiyor insan. En iyisi becerebildiğimiz kadarı ile uçurtma yapma ve uçurmak olsun.
Image
Aynen.. :D
Ziya
www.turkucurtma.com

Image

İstikbal Göklerdedir
M. Kemal ATATÜRK
Post Reply